15 Ağustos 2011 Pazartesi

BU ŞİDDET NEREYE KADAR…

   Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,AK Parti’nin 10.yıl kutlamalarında yaptığı konuşmada çok net ve sert mesajlar verdi.
    Özellikle açık ve sert mesajlar PKK-BDP-KCK cenahınaydı."Artık bıçak kemiğe dayandı." "Onlar da bunun bedelini ödemeye mahkûm olacaklardır.’’diye konuşmaları bunlardan sadece birkaç tanesi.
    Tabii bu mesajlarla kendisinin belirttiği gibi, Ramazan Ayı’ndan sonra barış dili ve barış projeleri yerine şiddetin ve savaşın kısacası ‘’eski yöntem’’lerin yerini alacağını söylemiş oldu.
    Tabii bu seçimlerden sonra Pkk’nın şiddet diline ve şiddet fiiline sarılmasıyla beraber, savaş ve şiddet isteyen çevreler de yani savaş lobisi hemen harekete geçti ve AK Parti’yi bu yönde dürtmeye başladı. Hükümetin ülkeyi demokratikleştirme sürecinden vazgeçmesini sağlayıp, bir süre daha şiddetle gidilmesini ve bu sayede Kürt meselesinin çözümünün önünü tıkamış ve derin iktidarlarını da böylece sürdürmeye çalışmış olacaklar.
      Bu süreç hızlı bir şekilde ilerliyor. Ve görünen o ki AK Parti hükümeti de oyuna gelmiş olacak ki bayramdan sonra şiddete başvuracağını dolaylı da olsa açıklamış oldu.
     Tabii düz mantıkla düşündüğümüz zaman devletin, artık şiddete başvurma hakkının doğduğunu; çünkü Pkk’nın Ramazanı dahi kale almayacak şekilde askerleri ve polisleri öldürmeye devam ettiği hatta daha iştahlıymış gibi hareket ettiğini savunabiliriz, söyleyebiliriz.
     Ama hepimiz de biliyoruz ki; bu PKK dediğimiz silahlı grup,30 yıla yakındır var ve Türkiye ile düşük yoğunluklu bir savaş içindedir.
     Ama hepimiz yine gördük ki savaş hiçbir işe yaramıyor. Bu savaş ne Kürt sorunun bitimine ne de bu sorunun yarattığı PKK örgütünü bitirmeye…
      Hepimiz bunu yani şiddetin işe yaramadığı gerçeğini hem kabul ederken hem de söylerken şunu da merak ettik; çözüm ne olacaktı…
       AK Parti Kürt açılımı diye süreç başlattı ve şiddet bir süre tatile gitti. Hepimiz umutlandık. Herkes hakkını alacak, özgürleşecek, ezilmişlikten kurtulmuş, devletini seven, devletin kendilerine güvendiği, kendilerinin de ‘’bu benim devletim’’ dir diyeceği, kürdün Kürt olarak yaşayacağı, kendini Kürt olarak ifade edebileceği bir ülke…
       Kısacası artık savaş bitecekti ve herkes rahat bir hayat yaşayacaktı.
Ama maalesef, hepimizin malumu olduğu gibi habur vakasıyla şiddet tatilden döndü ve bu sefer yeşeren umutlar bir süreliğine daha tatile gönderildi. Ve habur vakasından sonra Kürt açılımı da askıya alındığı gibi ondan sonra bu sorunun çözümü için ciddi bir adım da atılmadı.
       Evet, vaziyetimiz budur…
Şimdi gelinen nokta her iki tarafın da ciddi bir şekilde savaşa hazır ve istekli oldukları gerçeği…
Ama akıllı ve mantıklı davranmak zorundayız. Çünkü sosyal ve etnik sorunlar duygusal yollarla çözülmez. Savaşla ve şiddetle çözülmez. Bunları hepimiz geçmişimizden biliyoruz.
      Şiddet işe yaramış olsaydı 1994’lü yıllarda çözülürdü; çünkü o zamanlarda Doğu ve G.doğu’da kimse sokağa bile çıkamıyorlardı. bu denli şiddet vardı ve yaşanıyordu. Pkk Cizre gibi birçok yerde mahalleleri ele geçirmişti. Güvenlik güçleri şehirleri gözü kapalı tarıyorlardı. Kimse kimseden hesap soramazdı.
       Evet, bu duruma rağmen;ne PKK Tsk’yı bitirebildi ne de TSK Pkk’yı bitirebildi.Zaten örgütün hali hazırdaki lideri de bu durumu geçenlerde Türk basınına verdiği birkaç röportajında bunları belirtti.yenişememe durumunun olduğunu kendisi açıkladı;ne biz askeri ne de asker bizi bitirebilir diye açıklama yaptı.(bu açıklamaları merak edenler varsa şu internet adresine girsin:http://www.dha.com.tr/haberdetay.asp?Newsid=120434) Bu yönde açıklamalar generallerden de geldi.
        Dolayısıyla savaşla bu işin olmayacağına ve bitmeyeceğine göre; bu işin sonunun ‘’barışmak’’ veya ‘’masaya oturmak’’ olduğuna göre neden savaşı hala sürdürmekte bu kadar kararlısınız. neden bu kadar savaşa iştiyakınız var. bu iştiyakınızın çeyreğini barışa harcasanız inanın barış gelecektir.
        Evet, bu işin sonu ya‘’ayrılmak’’ ya da  ‘’birleşmek’’olduğuna göre ve bunun gerçekleşmesi için yani ayrılmak için de birleşmek için de oturup konuşmanız gerekmiyor mu?
        Sonuçta bir gün oturup bu işi bağlamanız gerektiğine göre o gün neden bugün olmasın?
       Neden daha yüzlerce gencimiz hayatın baharında göçüp gitsin…
Evet, inşallah bayramdan sonra iki bayram arasında düğün yaparız da ezberleri bozmuş(çünkü iki bayram arasında düğün olmaz diye halk arasında inanış var, ondan dolayı ezber bozalım diyorum) oluruz.