20 Mart 2013 Çarşamba

Akıl Ve Din İlişkisi



     Aslında bizler aklı ile kalbi birlikte kullanamamanın sıkıntısını çekiyoruz. Akıl ile duygu melekelerinin birleştirilip olayları öylece değerlendirme zannedildiği kadar kolay bir iş değildir. Ya Mevlana gibi,'' aşkın olduğu yerde akıl, çamura saplanmış eşek gibidir'' deyip aklı bir kenara atacağız ya da tamamen duyguyu bir kenara atıp aklı rehber kabul edip yolumuzu öylece aydınlatmaya çalışacağız. Veyahut bu iki seçeneğin dışında olan akıl ile duygunun birlikte kullanımını, biri diğerini geçmeyecek şekilde, kullanacağız. İşte burası Yusuf el kardavi'nin de dediği ayakların kaydığı yerdir. Bu felsefi tartışmanın şu boyutu da unutulmamalı; duygu ve aklın çatışması hakikati. Evet, aklın doğru dediğine çoğu zaman duygu melekemize zor ve ağır gelir. Duygu melekemizin kabul/ doğru ettiğine de aklımız çoğu zaman karşı çıkar. Evet, burada her ikisi bir çatışma durumundadır. Burada da böylece bir tercihe zorlanmış oluyoruz. Aklın doğru dediğini mi yoksa duygumuzun doğru kabul ettiğini mi kabul edeceğiz.

 Aslında bizim dini konulardaki tartışmalarımız da yukarıda anlattığımız durumdan azade değildir. Çünkü dini konuların bazıları gerçekten aklın hakemliğinde çözülecek konular değildir. Şöyle ki; Peygamber Muhammed'in(s.a.s) Miraç’a çıkması olayı aklen kabul etmek mümkün değildir. Böyle bir durumda biz ne yapacağız? Evet, burada vereceğimiz cevap önümüzü açmaya ve yöntemimizi belirleyecektir. Böyle bir durumda önümüzde iki seçeneğin varlığından söz ettik. Evet, bu iki seçenekten biri aklımızı dikkate alır bunu inkâr ederiz ki bu da bir çözümdür veyahut aklımızı değil de rivayetleri ve inancın akıldan aşkın bir mevzu olduğunu kabul edip ''iman'' edeceğiz. Evet, bu her iki seçenek de şüphesiz ki ''kendi içlerinde'' bir çözümdür.
 islam dünyasında tam anlamıyla bir rasyonel süreçten bahsetmek mümkün değildir, mutezile ekolünü kısa süren saltanatını tabii ki dışarıda tutarsak... En azından Avrupai bir akılcılıktan söz etmemiz zor görünüyor Müslüman âleminde. Çünkü Avrupa akılcılığı tamamen kilise zorbalığına karşı isyan bayrağı çekmiş ve sonunda başarılı bir mücadelenin sonucunda zafer ilan etmiş bir akılcılıktır. Ve Avrupa’daki akılcılık hareketlerin sonucunda tamamen din(lere)e/Hristiyanlığa karşı bir ateist hareket oluşumuna dönüşmüştür. Ve günümüz ateizmin en büyük kaynağı şüphesiz ki kilisenin ve Hristiyanlığın bilime ve bilim adamına karşı takındığı vahşî tutumudur. Burada belirtmekte fayda görüyorum; İslam âleminde hiçbir zaman en azından Kur’an ve sünnetten mecmu olan İslam’ın bilime karşı olumsuz bir tavrın aksine bilime ve meraka yönlendirme hatta emretme yolunu seçmiştir. Evet, İslam ile diğer dinler arasından bariz farklardan birisi de bu olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla değerlendirmelerimizde bunu dikkate almamız isabetli bir yol olabileceğini düşünüyorum.
  Dinler tamamen akıldan azade midirler yoksa akılla içli dışlı mıdırlar?
 Evet, burada şunu söyleyebiliriz; İslam’a göre akıl kullanılmalı. Hatta İslam’a göre aklı olmayanın Allah'a karşı bir sorumluluk taşımadığını belirtelim. Evet, bu bir realite olmasına rağmen o zaman İslam âleminde akılcılarla nakilciler arasında neden bir mücadele var? Hatta bu mücadele bazen çatışmaya dönüşebilmiştir. Mihne olayları dediğimiz vaka aslında akılcıların yönetimi ele geçirip nakilcileri zorbalıkla yola getirme operasyonudur. ‘’yola getirme’’ de doğal olarak nakilcilerin akılcı olmalarını sağlamak.
  Aslında hiçbir din kendisinden bağımsız(kendisinin çizdiği yol, sınırlar) bir aklın kullanımını kabul ettiğini söyleyemeyiz. Dinlerin istediği ''akıl'', kendisinin çizdiği yolda kullanılan akıldır.  Böyle olduğu sürece bir sorun teşkil etmez aklın kullanımı. Yani dinin istediği yönde ve yolda olduğu sürece sorun teşkil etmez. Ancak bu aklın kullanımı ne zaman kendisine yani dine eleştiri ve dini akla aykırılığını iddia ederse, işte o zaman akıl ile din veya dinin geleneği ve kültürü arasında bir çatışma halinden bahsedebiliriz.

2 yorum:

  1. 'selam aleyküm tevafuk eseri yazınıza denk geldim ben de ilahiyat son sınıf öğrencisiyim bır araştırma yapıyordum aslında son zamanlarda aklıma takılan bir soru vardı gittikçe kalpsizleşiyoruz eğer öyleyse ben her şeye kalp ile bakmayı öğrenmişim diyip hayıflanıyordum aslında kalp ve akıl izdivacı olmalı'... (SEMRA)

    YanıtlaSil
  2. evet hocam din sadece duygu değildir sadece akıl da değildir. her ikisinin birlikte kullanımı, bunun da sadece teoriden değil fiiliyata dökmenin gerekliliğine inanıyorum.

    YanıtlaSil

yorumlarınız bizim için önemlidir...