Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü için atılması gereken adımlardan bir tanesi de şüphesiz ki budur.
Yani çift dilli hayat..
Yani Kürtçe ve Türkçenin yaygın olarak, bir arada kullanılmasının sağlanması ve bu iki dilin, konuşanlarına hizmet etmesini sağlamak.
Bu talep kesinlikle siyasi bir talep değildir insani bir taleptir.
Hepimizin bildiği bir gerçeğimiz var; bu ülkede yaşayıp da Türkçe konuşamayan binlerce insanımız var. Bu insanlar yani Türkçe konuşamayan insanlarımız, hastahaneye giderken rahatsızlıklarını doğru bir biçimde doktora anlatamıyor, mahkemeye gittiklerinde savcıya karşı kendilerini savunamıyorlar(ne kadar da avukat olsa da, insanın kendi derdini kendisinin anlatmasından daha etkili bir araç olamaz),bankaya gittiklerinde (bizzat şahit olmuşum) elindeki maaş bordrosunu görevliye uzatarak, tek kelime etmeden parasını alıp çıkan insanları gördüm, ptt vesaire kurumlarda da aynı durum mevcuttur.
Hatta daha dehşet verici bir örnek vereyim; geçenlerde bizzat yaşadığım bir olayı anlatayım. Elazığ Fırat üniversitesi araştırma hastanesine gittim. Orada Şırnak’tan uçak ambulansla getirilmiş bir kadınla tanıştım.Kadın Şırnak’ın bir köyünden getirilmiş Çocuğuyla beraber.Çocuk 11 günlük ve hasta olan da çocuk,anne tek başına beraberinde gelmiş …ne Türkçe biliyor ne de yanında Türkçe bilen var.Eşin neden gelmedi diye sordum,‘eşim evde diğer çocuklara bakıyor’ dedi kadın,büyük çocuğun yok mu? Diye sordum var, liseye gidiyor diye cevapladı, o zaman neden yanında getirmedin? diye sordum; kadın aynen şunu söyledi:’oğlum buraya gelseydi barınması ve yemesi için paramız yok, kendimize zar zor bakıyoruz bir de ona mı bakacağız’(hastaneler refakatçi olarak bir kişiyi kabul ediyorlarmış ikinciyi kabul etmiyorlar) diye söyledikten sonra devam ediyor, ben geldiğimden beri hastane bana ne verdiyse onu yer ve içerim, onunla idare ediyorum, üzerimde beş kuruş para yok, ayrıca şunu söyledi;’ben on gündür hastanedeyim ve çocuğumun hala hastalığını öğrenmiş değilim, doktorlar bana bir şeyler söylüyorlar ancak ben hiçbir şey anlamıyorum’’ diye bitirdi cümlelerini.
Sizce bu kadına kürtçe bir tercüman ayarlansaydı,Türkçe bilmeyen kadın bu devlete daha çok bağlanmaz mıydı?
Sizin hayatınızı kolaylaştırana isyan mı edersiniz yoksa teşekkür mi edersiniz?
Aynı paralelde zorlaştırana mı isyan edersiniz yoksa kolaylaştırana mı?
Hepimiz elimizi vicdanımıza(tabii onu da öldürmemişsek) koyalım ve şunu soralım kendimize; eğer o hastanede bir tercüman olsaydı bu ülke bölünecek miydi yoksa vatandaşına daha insani bir davranışta mı bulunmuş olacaktı?
Evet, bazı olaylara ‘insani’ olarak bakabilseydik; çoğu sorunumuz hallolurdu çoktan.
En azından sorunlarımızın insani yanları hallolurdu;siyasi yanları hallolmazsa dahi…
Olaylara, önyargılardan arınmış bir kafayla bakmak duasıyla…
Not: resimdekinin Türkçesi: doğruyu söylemek ve anlamak için dil şarttır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumlarınız bizim için önemlidir...