31 Aralık 2012 Pazartesi

Yeni Yıl



    Bir yılı geride bıraktık yaşayanların hep bıraktıkları gibi. Yeni yıl  insanın kendisini hesaba çekmesi, yeni planlar yapması hayatına yeni bir yön vermesi ve geçmişin hataların düzeltme v.s. gibi durumlar açısından şüphesiz ki önemlidir. Biz insanlar unutkanlık gibi bir nimetle nimetlendirilmişiz. Nimet diyorum çünkü unutmak olmasaydı belki çoğu insan yaptıkları kötülüklerden, başına gelmiş felaketlerden, acılardan dolayı kafayı yiyebilirdi. Bundan dolayı unutkanlık ayrıcalıklı bir nimettir zannımca, ölüm de böyledir. Her yeni yıl, insanoğlunun bilim başta olmak üzere çoğu ilim ve konularda istikrarlı bir biçimde ilerleme kaydettiğinin göstergesidir. İnsanoğlu durmadan kendini geliştiriyor. Tabii dünya birbirinden bağımsız bir şekilde de gelişiyor. Örneğin afrika çağdışı bir hayat yaşarken avrupa başta olmak üzere batı dünyası ilerlemenin zirvesini yaşıyor. İnsanoğlu merakı sonucu ölüm dışında herşeye çözüm bulabilecek kapasitededir, ve dün hayal edilemeyenler bugün sıradan olmaya başladığını görüyoruz.
    Yeni yıllar bir önceki yıldan bağımsız değildir. Her ne kadar habertürk’ün sunucusu on yedi saat sonra yeni yıla gireceğiz ve herşey geride kalacak dese de gerçeğin, sunucunun dediği gibi olmadığını hepimiz yaşayarak öğreneceğiz ve göreceğiz. Dünün acıları/sevinçleri birden yok olup gitmiyor. Bugün dünden bağımsız değildir yarın da bugünden. Dünün acıları da sevinçleri de, bugün ve yarının acılarının, sevinçlerinin atılmış temelidirler. İnsan hayatı bir bütündür ve  yeni yıla girmekle bu bütünlük bozulmuyor; bu bütünlük ancak ölümle bozulabiliyor.
   Bizim gibi bir ülkede yaşayanların aslında gündemlerinin çok değişiklik gösterdiği söylenemez. Çünkü bizde gündemler, her gün değişmekle beraber çözüme kavuşturulmadıkları için hep aynı şeyleri konuşup duruyoruz. Kadim kürt sorunu, alevi meselesi, azınlıklar meselesi v.d  gündemler, çözüm açısından hep aynı yerde durmakla birlikte zamana, döneme ve konjoktüre göre masadan indirilip konuşulmaları farklılık gösterebiliyor sadece. Bir ulusal gazetede yayınlanan bu haberde bu görüşümüzü doğrulamaktadır; İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü bünyesinde hizmet veren Atatürk Kitaplığı, 100 yıl öncesinin gazetelerini inceledi ve ‘Havadis: Yüz Yıl Önce’ konulu bir sergi hazırladı. Projeyi, Kütüphane ve Müzeler Müdürü Ramazan Minder yürütüyor, serginin küratörlüğünü ise Cavide Pala ve Hanife Öztürk üstlendi. Sergi için 2 ay gibi kısa sürede, İkdam, Tanin, Teminat, Şehbal, Servet-i Fünun gibi 25’ten fazla Osmanlıca gazete ve dergi sayı sayı tarandı. Araştırma sonucunda şu ilginç gerçek ortaya çıktı: Balkan Savaşları ve Trablusgarp Savaşı’nın gölgesinde geçen 1912’nin gündemi bugünkü gündem ile neredeyse aynı… Yüz yıl önce basına yansıyan konular çok tanıdık. Taksim yayalaştırması, eğitimde yeni model arayışı, Galata Köprüsü’nün açılışı gündeme damgasını vuran olaylar arasında.
Atatürk Kitaplığı’nda, 1912 yılına ait onlarca gazete ve dergi arşivinden ‘Havadis: Yüz Yıl Önce’ konulu bir sergi hazırlandı. İkdam, Tanin, Teminat, Şehbal, Servet-i Fünun gibi yayınlar incelendiğinde bir şey dikkat çekiyor. 100 yıl önce de Taksim’in yayalaştırılmasından eğitime kadar birçok konu gündemdeymiş. Serginin küratörlerinden Cavide Pala,  “2012’de konuşulan birçok konu 1912’de de konuşuluyormuş. Yüz yıl önce şehircilik konusunda yaşanan bazı sorunlar var. O günlerde Taksim’de şehirleşme üzerine çalışmalar planlanmış. Bugün de Taksim yayalaştırma projesini görüyoruz. O gün eğitimde yeni bir model aranıyor bugün de. 100 yıl önce yaşanan sıkıntılar bugün de aynı.” diyor. Pala, gazete arşivlerini incelediklerinde vardıkları sonucu ise şöyle özetliyor: “Tarih tekerrürden ibaret.”

Yani bizim gündemimiz hep aynıymış aslında. Evet böyle bir durumun olması kimin suçu acaba? Dedelerimizin mi yoksa babalarımızın mı veyahut onlarla beraber hepimizin mi? Zannımca suç hepimizin. Çünkü gündemleri, sorunları yaratanlar biziz. O zaman bu yarattığımız sorunların çözümü de bize kalmıştır. Eğer yarattığımız sorunları çözemiyorsak ya beceriksizliğimizden ya da işimize gelmediğinden veyahut bazı kesimlerin sıkıntı içinde olması ve üstünlük/efendilik konumunun bize verdiği huzuru! Kaybetmekten istemediğimizden kaynaklanıyor. Aslında bunların hepsinin birlikte olması muhtemeldir. Çünkü insanız ve bazen hayvanlardan daha aşağı bir dereceye de düşebiliyoruz.
  Bu toplumda hiçbir zaman iç dinamik olmamıştır. Ülkeyi demokratikleştirecek, özgürleştirecek bir toplum olmamıştır. Bu toplumun böyle bir iç dinamiği hiç olmadı malesef. Eğer olsaydı biz yeni nesil olarak bu sorunların hiçbirini yaşamamış olacaktık. Ancak gel gör ki, eskiler bu isteklerimizden çok uzak bir dünyada yaşamışlardı. Ama biz yeni nesil öyle olmamalıyız. Çünkü bu bir vebaldir ve bunu gelecek nesillere bırakma hakkına sahip değiliz.
Biz de geleneğe uyarak, yeni yılınız bu sorunlarımızın çözümü için bir başlangıç olsun dileklerimle kutlu olsun.
http://www.radikalgenc.com/?p=20202&preview=true

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlarınız bizim için önemlidir...