Bir yılı geride bıraktık yaşayanların hep bıraktıkları gibi. Yeni
yıl insanın kendisini hesaba çekmesi,
yeni planlar yapması hayatına yeni bir yön vermesi ve geçmişin hataların
düzeltme v.s. gibi durumlar açısından şüphesiz ki önemlidir. Biz insanlar
unutkanlık gibi bir nimetle nimetlendirilmişiz. Nimet diyorum çünkü unutmak
olmasaydı belki çoğu insan yaptıkları kötülüklerden, başına gelmiş
felaketlerden, acılardan dolayı kafayı yiyebilirdi. Bundan dolayı unutkanlık ayrıcalıklı
bir nimettir zannımca, ölüm de böyledir. Her yeni yıl, insanoğlunun bilim başta
olmak üzere çoğu ilim ve konularda istikrarlı bir biçimde ilerleme
kaydettiğinin göstergesidir. İnsanoğlu durmadan kendini geliştiriyor. Tabii
dünya birbirinden bağımsız bir şekilde de gelişiyor. Örneğin afrika çağdışı bir
hayat yaşarken avrupa başta olmak üzere batı dünyası ilerlemenin zirvesini
yaşıyor. İnsanoğlu merakı sonucu ölüm dışında herşeye çözüm bulabilecek
kapasitededir, ve dün hayal edilemeyenler bugün sıradan olmaya başladığını
görüyoruz.
Yeni yıllar bir önceki yıldan bağımsız değildir. Her ne kadar
habertürk’ün sunucusu on yedi saat sonra yeni yıla gireceğiz ve herşey geride
kalacak dese de gerçeğin, sunucunun dediği gibi olmadığını hepimiz yaşayarak
öğreneceğiz ve göreceğiz. Dünün acıları/sevinçleri birden yok olup gitmiyor.
Bugün dünden bağımsız değildir yarın da bugünden. Dünün acıları da sevinçleri
de, bugün ve yarının acılarının, sevinçlerinin atılmış temelidirler. İnsan
hayatı bir bütündür ve yeni yıla
girmekle bu bütünlük bozulmuyor; bu bütünlük ancak ölümle bozulabiliyor.
Bizim gibi bir ülkede yaşayanların aslında
gündemlerinin çok değişiklik gösterdiği söylenemez. Çünkü bizde gündemler, her
gün değişmekle beraber çözüme kavuşturulmadıkları için hep aynı şeyleri konuşup
duruyoruz. Kadim kürt sorunu, alevi meselesi, azınlıklar meselesi v.d gündemler, çözüm açısından hep aynı yerde
durmakla birlikte zamana, döneme ve konjoktüre göre masadan indirilip konuşulmaları
farklılık gösterebiliyor sadece. Bir ulusal gazetede yayınlanan bu haberde bu
görüşümüzü doğrulamaktadır; İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü bünyesinde hizmet veren
Atatürk Kitaplığı, 100 yıl öncesinin gazetelerini inceledi ve ‘Havadis: Yüz Yıl
Önce’ konulu bir sergi hazırladı. Projeyi, Kütüphane ve Müzeler Müdürü Ramazan Minder yürütüyor,
serginin küratörlüğünü ise Cavide Pala ve Hanife Öztürk üstlendi. Sergi için 2
ay gibi kısa sürede, İkdam, Tanin, Teminat, Şehbal, Servet-i Fünun gibi 25’ten
fazla Osmanlıca gazete ve dergi sayı sayı tarandı. Araştırma sonucunda şu
ilginç gerçek ortaya çıktı: Balkan Savaşları ve Trablusgarp Savaşı’nın
gölgesinde geçen 1912’nin gündemi bugünkü gündem ile neredeyse aynı… Yüz yıl
önce basına yansıyan konular çok tanıdık. Taksim yayalaştırması, eğitimde yeni
model arayışı, Galata Köprüsü’nün açılışı gündeme damgasını vuran olaylar
arasında.
Atatürk Kitaplığı’nda,
1912 yılına ait onlarca gazete ve dergi arşivinden ‘Havadis: Yüz Yıl Önce’
konulu bir sergi hazırlandı. İkdam, Tanin, Teminat, Şehbal, Servet-i Fünun gibi
yayınlar incelendiğinde bir şey dikkat çekiyor. 100 yıl önce de Taksim’in
yayalaştırılmasından eğitime kadar birçok konu gündemdeymiş. Serginin
küratörlerinden Cavide Pala, “2012’de konuşulan birçok konu 1912’de de
konuşuluyormuş. Yüz yıl önce şehircilik konusunda yaşanan bazı sorunlar var. O
günlerde Taksim’de şehirleşme üzerine çalışmalar planlanmış. Bugün de Taksim
yayalaştırma projesini görüyoruz. O gün eğitimde yeni bir model aranıyor bugün
de. 100 yıl önce yaşanan sıkıntılar bugün de aynı.” diyor. Pala, gazete
arşivlerini incelediklerinde vardıkları sonucu ise şöyle özetliyor: “Tarih
tekerrürden ibaret.”
Yani
bizim gündemimiz hep aynıymış aslında. Evet böyle bir durumun olması kimin suçu
acaba? Dedelerimizin mi yoksa babalarımızın mı veyahut onlarla beraber
hepimizin mi? Zannımca suç hepimizin. Çünkü gündemleri, sorunları yaratanlar
biziz. O zaman bu yarattığımız sorunların çözümü de bize kalmıştır. Eğer
yarattığımız sorunları çözemiyorsak ya beceriksizliğimizden ya da işimize
gelmediğinden veyahut bazı kesimlerin sıkıntı içinde olması ve
üstünlük/efendilik konumunun bize verdiği huzuru! Kaybetmekten istemediğimizden
kaynaklanıyor. Aslında bunların hepsinin birlikte olması muhtemeldir. Çünkü
insanız ve bazen hayvanlardan daha aşağı bir dereceye de düşebiliyoruz.
Bu toplumda hiçbir zaman iç dinamik
olmamıştır. Ülkeyi demokratikleştirecek, özgürleştirecek bir toplum olmamıştır.
Bu toplumun böyle bir iç dinamiği hiç olmadı malesef. Eğer olsaydı biz yeni
nesil olarak bu sorunların hiçbirini yaşamamış olacaktık. Ancak gel gör ki,
eskiler bu isteklerimizden çok uzak bir dünyada yaşamışlardı. Ama biz yeni
nesil öyle olmamalıyız. Çünkü bu bir vebaldir ve bunu gelecek nesillere bırakma
hakkına sahip değiliz.
Biz
de geleneğe uyarak, yeni yılınız bu sorunlarımızın çözümü için bir başlangıç
olsun dileklerimle kutlu olsun.
http://www.radikalgenc.com/?p=20202&preview=true
http://www.radikalgenc.com/?p=20202&preview=true
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumlarınız bizim için önemlidir...